23 Nisan 2013 Salı

Vergi affı geliyor

Vergisini zamanında ödeyenler de kârlı


Bu tür vergi aflarına bazı kesimlerden tepki gelmesi normaldir. Ancak şunu da belirteyim ki tarihimizde böylesi aflar çokça çıkarılmıştır. Vergi Dünyası dergisinin 249’uncu sayısında yayımlanan araştırmamda da belirtmiştim; Cumhuriyet tarihinde ortalama her iki yılda bir vergi affı veya alacakların yeniden yapılandırılması için bir uygulama getirilmiş. Vergi afları mükelleflerin kendilerini toparlamalarını, geçmişlerini temizlemeleri ve vergi anlamında devletle barışmalarını sağlar. Birikmiş borçların ödenmesi veya matrah artırımı gibi uygulamalar sayesinde ödenen peşin vergiler de işin devlet tarafından güzel görünen yanı. 2004’te Kemal Unakıtan döneminde uygulanan afta IMF 250 milyon TL’lik bir gelir beklerken Hazine’ye 4,5 milyar TL ek kaynak girmişti. Bu başarı IMF’i bile şaşırtmıştı. Geçtiğimiz affa göre ülkemizde ekonomik kriz yaşanmadığını düşündüğümüzde yüksek gelirin elde edileceğini söylemek hayalcilik olmasa gerek.

    Böylesi aflardan genelde vatandaşlık görevini zamanında ve düzenli yerine getirenler rahatsız olur. Ben bu konuda da farklı düşünüyorum. Öncelikle zor duruma düşmenin vergi beyan etmeme veya borcunu zamanında ödememenin herkes için yaşanabilecek bir olgu olduğunu belirteyim. Bu bilerek de olabilir, bilgisizlikten veya hatalı olarak bazı gelirlerin beyan edilmemesi şeklinde de gerçekleşebilir. İşler planlandığı gibi gitmediği için, kişisel veya ailevi sıkıntılar (hastalık, geçimsizlik vs.) yaşandığı için veya farklı dışsal faktörlerin etkisiyle insanlar vergi yükümlülüğünü bir şekilde ihmal etmiş olabilir. Bu ihmaller yılların geçmesiyle gecikme faizleriyle, cezalarla katlanıyor ve başa çıkılamaz bir hal alıyor. Vergi afları bu durumdaki kişilere ekonomik ve toplumsal hayata dönüş için ciddi bir fırsat sunuyor. Üstelik aftan faydalananların ödeyeceği vergiler, diğer kayıtlı ve düzenli çalışan mükelleflerin üzerindeki yükü de hafifletecektir. En basitinden af sayesinde bütçeye fazladan girecek kaynak kadar yük, kayıtlı mükelleflerin sırtından alınmış olacaktır. Diğer yandan vergisel yükümlülüklerini zamanında yerine getirenler bir şey kaybetmiş olmuyor. Aksine bu süreçte kendileri ihalelere girme, işlerini rahatça yürütme, korkulu rüya görmeme gibi imkânlara da sahip olmuşlardır. Ayrıca hemen herkesin bir şekilde ya kendisi veya bir yakınının bu aflardan faydalanacağını da unutmamak gerekir. Bu yüzden af sözüne çok tepki göstermemek, bu fikre sahip çıkmak gerekir.

Alıntıdır:
http://www.zaman.com.tr/ekonomi/vergi-affi-geliyor_2081484.html

20 Nisan 2013 Cumartesi

Hisse seçimi



Analistler bu kapsamda şirketlerin borsadaki fiyat/kazanç (F/K), piyasa değeri/defter değeri (PD/DD) ve firma değeri/FAVÖK (faiz giderleri, amortisman giderleri ve vergi öncesi kar) oranlarına bakılmasını tavsiye ediyor. Peki, bu oranlar ne anlama geliyor?

F/K oranının şirketin karlılığı ve sermayesiyle fiyatı arasında orantı kurduğunu belirten analistler, “Bu oran ne kadar düşükse hisse senedi de o kadar ucuzdur” diyor. Dolayısıyla F/K’sı endeks ortalamasının altında olan hisseler, bu değerleme yöntemine göre yükseliş potansiyeli taşıyor.


PD/DD oranı ise, şirketin öz sermayesi üzerinden hesaplanan defter değeri ile borsada işlem gören değerinin oranlanmasıyla ortaya çıkıyor. Bu oranın 1’den küçük olması, ilgili şirketin borsada defter değerinin altında işlem gördüğü, yani ucuz olduğu anlamına geliyor. Söz konusu oran da hissenin yükseliş potansiyeli taşıdığını gösteren bir başka gösterge.

Firma değeri /FAVÖK verisi ise şirket değerini, faiz giderleri, amortisman giderleri ve vergi öncesi karı üzerinden değerlendiriyor. Oran, şirketin asıl faaliyet karını dikkate alması açısından önemli. Analistlere göre, F/K gibi bu oranın da sektör ve endeks ortalamalarının altında seyretmesi, hissenin ucuz kaldığı anlamına geliyor.

Hisse seçiminde şirketin faaliyet alanlarındaki etkinliklerinin, borçluluk oranlarının, karlılık rasyolarının ve gelecek projeksiyonlarının da önemli olduğunu kaydeden Koca, bütün bunların önemli olduğu kanısında.

Hisseleri belirlemek için öncelikle iyi bilanço açıklayan ve kendi geçmişine veya piyasaya göre daha düşük çarpanlardan işlem görenler bulunmalı. Yatırımcılar bu nedenle gelen bilançoları geçen yıla veya geçen çeyreğe göre karşılaştırmalı. Burada bakacakları kalemlerse, satış gelirleri, operasyonel performans, net kar... Bunların artıp artmadığına ve şirketin borçluluğunun azalıp azalmadığına da bakılmalı. Ayrıca özsermayesini güçlendirmiş hisseler de önemli. Yatırımcılar bütün bunlara bakarak bir sıralama yapmalı. Ardından söz konusu kriterleri sağlayan hisseler arasında F/K’sı, PP/DD’i kendi geçmişine, bulunduğu sektöre, piyasaya göre çok yüksek olmayanlara bakarak seçenekler biraz daha daraltılmalı.

Bütün bunların ardından belirlenen şirketin geleceğine yönelik beklentileriyle piyasanın genel gidişatı ve hisse grafikleri (teknik analiz) dikkate alınarak seçim yapılmalı. Bu elemenin çok kolay bir işlem olmadığını söyleyen Barkın Yalçın, “Konuyu çok iyi bilmeyenler profesyonel yardım almalılar. Yoksa kulaktan dolma, yalan yanlış yapılan çalışmalar yatırımcıları yanıltır” diyor.

Alıntıdır:
http://finans.mynet.com/haber/detay/haber-analiz/fiyati-dusuk-prim-potansiyeli-yuksek-8-hisse/85700/6#haber-baslik




14 Nisan 2013 Pazar

Bedelsiz hisse vermek



Analistler bedelsiz sermaye artışı haberlerinin hisse senedi fiyatlarında yükselişlere yol açabileceğini ancak hisse seçiminde tek kriterin bu olmaması konusunda uyarıyor...

Para dergisinden İdil Taraklı'nın haberine göre; yatırımcıların hisse seçiminde önemli kriterlerden biri olan bedelsiz potansiyeli; şirketin geçmiş yıl kârı, gayrimenkul satış kârı ve yabancı para kur farkları gibi kalemlerin ödenmiş sermayeye bölünmesiyle elde ediliyor.

Bir başka deyişle, şirketlerin ortaklarından nakit talep etmeden, kendi iç kaynaklarını sermayesine eklemek suretiyle sermaye artırımı yapması, yatırımcılar tarafından “bedelsiz hisse vermek” olarak değerlendiriliyor. Şirketlerin bedelsiz hisse vermesinin bir başka anlamı da bilançolarında yüksek kârlılık beklediklerinin bir göstergesi olarak görülüyor. Kısacası bedelsiz hisse senedi verebilen şirketlerin güçlü finansallara sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz.


İntegral Menkul Değerler Kıdemli Analisti Ozan Batu, bir şirketin bedelsiz sermaye artırımına gidebilmesi için geçmiş yıl kâr oranı, varsa gayrimenkul satış kazancı ve hisse senedi ihraç primlerinin yüksek düzeyde olması gerektiğini hatırlatıyor. Batu, bir şirketin bedelsiz sermaye artırımı açıklamasının potansiyel olarak son çeyreklik dönemlerde olumlu bilanço seviyesine ulaştığı anlamına geldiğini de belirtiyor.

Bunun hisse üzerinde pozitif bir etki yarattığını kaydeden Batu, “Olumlu bilanço sonuçları sergileyen şirket hisselerinde bedelsiz beklentisi sebebiyle sert artışlar görülebiliyor” diyor. Yatırımcılara bu durumda çok aceleci davranmamalarını öneren Batu, bu tip hisselerde borsada genel kâr realizasyonları olduğunda alım yapılmasını tavsiye ediyor.


ATIG Menkul Değerler Araştırma Departman Yönetmeni Osman Kadri Koca da hisse senedi seçiminde bedelsiz potansiyelinin tek başına belirleyici etken olmasa da özellikle orta ve uzun vadeli yatırım tercihlerinde önemli olduğu kanısında.

Koca, endeksin yatay trendinde de bedelsiz potansiyeli yüksek hisselerde pozitif ayrışmanın yaşandığını söylüyor.


“Hisse seçiminde ‘bedelsiz potansiyeli’ temel olarak etkili bir faktör olmamalı” diyen Gedik Yatırım Araştırma Müdürü Onur Mutlu’ya göre, öncelik şirketin büyüme potansiyeli, mali yapısı ve karlılığı gibi temel göstergeleri olmalı. Şirketlerin “bedelsiz hisse” vermesinin şirkete ya da yatırımcıya bir yararı olmadığını düşünen Mutlu, şöyle devam ediyor:

“Ancak, şirketler zaman içerisinde öz sermayelerinde biriken yedekleri ya da daha önce primli olarak yaptıkları bedelli sermaye artırımları varsa, buradan kaynaklanan emisyon primlerini sermayelerine ekleyebiliyor. Piyasada bir şirketin bedelsiz sermaye artışı yapacağı haberi, bazen hisse senedi fiyatında yükselişlere yol açabiliyor. Yatırımcılar bu konuda dikkatli olmalı ve sadece bu haberlere dayalı yatırım kararı vermemeliler.”






Kaynak:
http://finans.mynet.com/haber/detay/haber-analiz/bedelsiz-potansiyeli-olan-10-hisse/85464