23 Mayıs 2017 Salı

Türkler Miami'ye yabancılar İstanbul'a hayran

Yabancı konut yatırımcısının Türkiye'deki gözdesi İstanbul, ABD'den mülk edinen Türklerin favorisi ise Miami oldu.

Yabancıların taşınmaz edinmesini düzenleyen ve kamuoyunda "mütekabiliyet yasası" olarak bilinen düzenlemenin 2012'de yürürlüğe girmesiyle yabancılara konut satışı da artmaya başladı. TÜİK verilerine göre düzenlemenin ardından Türkiye'den yabancılara 2013'te 12 bin 181, 2014'te 18 bin 959, 2015'te 22 bin 830, 2016'da ise 18 bin 189 konut satışı yapıldı.

Geçen yıl yabancıların aldığı 18 bin konutun yaklaşık üçte biri İstanbul'da satıldı. Yabancıya yapılan satışlarda İstanbul 5 bin 811 rakamı ile birinci olurken, 4 bin 352 konut ile Antalya ikinci, bin 318 konut satışı ile de Bursa üçüncü oldu. Türkiye'de konut sahibi olanlar arasında Iraklılar ilk sırada bulunurken, Suudi Arabistan, Kuveyt, Rusya ve İngiltere vatandaşları ilk beşte yer aldı.

Türkiye, yabancı yatırımcının gözdesi olmaya devam ederken, çok sayıda Türk ise ev sahibi olmak için ABD'yi tercih etti.

"ÜNLÜLER VE SOSYETE ÇEVRELERİ MİAMİ'Yİ TERCİH EDİYOR"

ABD'de gayrimenkul brokerlığı işiyle uğraşan Ersan Songur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yıllarda Türklerin ABD'de konut sahibi olma talebinde artış yaşandığını belirtti.

Geçen yıl yaklaşık bin-bin 500 Türk vatandaşının ABD'de konut sahibi olduğunu dile getiren Songur, bu ülkede Türkler için özellikle Miami ve New York'un gözde lokasyonlar görüldüğünü ifade etti.
Songur, "Acun Ilıcalı, Sibel Can, Hadise, Tolgahan Sayışman gibi ünlüler ve sosyete çevrelerinin Miami'de evinin olduğunu çıkan haberlerden biliyoruz. Türkler New York'u metropol, Miami'yi ise tatil kenti olması dolayısıyla tercih ediyor çünkü Miami, hem İstanbul'a hem de Antalya'ya çok benziyor. Bundan dolayı buradan ev alan Türkler iklim şartları açısından hiç çok zorluk çekmiyorlar." dedi.

ABD'de konut sahibi olmanın hem maddi imkanlar hem de bürokratik işlemler bakımından çok da zor olmadığını bildiren Songur, şöyle konuştu:
"Mesela Miami'de 75-100 bin dolara ev bulmak mümkün. Bu evler istenirse kiraya da verilebiliyor. Kiraya verildiğinde ortalama 15 yılda kendisini kazanıyor. Bu bakımdan Miami'de ev almak hem keyif hem de yatırım özelliğini taşıyor ama bilinmelidir ki ABD'de ev almak vatandaşlık anlamına gelmiyor."

YABANCIYA SATILAN ÜÇ KONUTTAN BİRİ İSTANBUL'DA

Gayrimenkul brokeri Ümit Demir de yabancıların Türkiye'den konut satın alma trendinin yaklaşık 10-15 yıl önce başladığını belirterek, İngilizlerin Didim ve Fethiye, Almanların Alanya, Rusların ise Kemer'i tercih ettiğini söyledi.

Irak'ta yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle 4-5 yıldır bu ülke vatandaşlarının Türkiye'den konut satın almaya başladığını vurgulayan Demir, Türkiye'de konut sahibi olmak isteyen Iraklıların büyük oranda İstanbul'u tercih ettiğini kaydetti.

Bu yılın üç ayında yabancıların İstanbul'dan bin 478 konut satın aldığına dikkati çeken Demir, şu bilgileri verdi:
"Yabancılara konut satışında İstanbul'un payı her geçen yıl artıyor. Türkiye genelinde yabancılara satılan konutlar içinde İstanbul'un payı 2013'ün başında yüzde 16 iken bugün yüzde 35'ler civarında. İstanbul'daki satın almaları daha çok Araplar yapıyor. İstanbul'da her bütçeye uygun konutun bulunması, İstanbul'un kozmopolit bir şehir olması bu tercih başlıca nedenleri arasında."

Alıntı:
http://www.finansgundem.com/haber/turkler-miamiye-yabancilar-istanbula-hayran/1196944

Türkiye'deki yabancı yatırımcı istatistikleri

Ekonomi Bakanlığı, Mart 2017'ye ilişkin "Uluslararası Doğrudan Yatırım Verileri Bülteni"ni yayımladı.

Buna göre, martta 1,6 milyar dolarlık uluslararası net doğrudan yatırım girişi gerçekleşti. Bu yıl ocak-mart döneminde ise rakam geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 1,9 artarak, 2,8 milyar dolar oldu.

Martta 1,2 milyar dolar sermaye girişi görülürken, nakit sermaye girişinin 1 milyar dolarlık bölümü Avrupa Birliği (AB), geriye kalan kısmı da Asya ülkeleri kaynaklı oldu.

Uluslararası sermayeli şirketlerin sayısı

Mart ayında 422 uluslararası sermayeli şirket ve şube kuruldu, 11 yerli sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki gerçekleşti.

Ocak-mart döneminde bin 295 uluslararası sermayeli şirket ve şube kurulurken, 42 yerli sermayeli şirkete de uluslararası sermaye iştiraki oldu. Toplam bin 337 uluslararası sermayeli şirketin başta toptan ve perakende ticaret sektörü olmak üzere gayrimenkul faaliyetleri ve inşaat sektörlerinde hizmet verdikleri görüldü.

Aynı dönemde kayıtlı sermayesi 500 bin doların üzerinde olan 26 uluslararası sermayeli şirket, şube kuruluşu ile yabancı ortak iştiraki gerçekleşti. Bu şirketlerin 10'u toptan ve perakende ticaret sektöründe hizmet gösterdi.

Söz konusu dönemde kurulan bin 337 uluslararası sermayeli şirketin 830'unun Yakın ve Ortadoğu, 210'unun AB, 88'inin Kuzey Afrika ülkeleri ortaklı şirketler olduğu kaydedildi.
Verilere göre, mart sonu itibarıyla Türkiye'deki uluslararası sermayeli şirket ve şube sayısı 47 bin 773'e ulaştı. 6 bin 720 yerli sermayeli şirkete uluslararası sermaye iştiraki gerçekleşti. Böylece toplamda 54 bin 493 uluslararası sermayeli şirket faaliyette bulundu.

Hollanda 3. sırada yer aldı

Uluslararası sermayeli şirketlerin ülke gruplarına göre dağılımına bakıldığında ise AB ülkeleri ortaklı girişim sayısının 21 bin 961 ile birinci sırada bulunduğu belirlendi. Bunların içinde Almanya 6 bin 944 şirketle ilk sırayı aldı. Bu ülkeyi 3 bin 11 şirketle İngiltere ve 2 bin 737 şirketle Hollanda takip etti.

Söz konusu şirketlerin illere göre dağılımında ise 33 bin 116 ile İstanbul başı çekerken, bu ili 5 bin 27 şirketle Antalya, 2 bin 972 şirketle Ankara ve 2 bin 446 şirketle İzmir izledi.
İstanbul'daki uluslararası sermayeli şirketler başta toptan ve perakende ticaret (12 bin 807) olmak üzere, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri (5 bin 675) ile imalat sanayi (4 bin 62) sektörlerinde faaliyet gösteriyor.

33 projeye yatırım teşvik belgesi düzenlendi

Ekonomi Bakanlığı tarafından mart ayında yatırım teşvik belgesi düzenlenen 33 proje kapsamında yaklaşık 800 milyon dolar tutarında yatırım yapılması öngörüldü. Böylece bu yıl belgelendirilen yatırım projesi sayısı 73'e, belge kapsamındaki yatırımların tutarı ise 1,6 milyar dolara ulaştı.
Bu yıl verilen yatırım teşvik belgelerinin 51'i imalat, 11'i hizmetler, 11'ü ise elektrik, gaz ve su sektörleriyle ilgili düzenlendi.

Alıntı:
http://www.borsagundem.com/haber/turkiyeye-net-dogrudan-yatirim-girisi-yuzde-19-artti/1197062


Gelir adaletinden söz etmek kolay ancak gerçekleştirmek söylendiği kadar kolay değil

Antalya’dan düzenlenen Uluslararası Medya Forumu’nda konuşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, referandum sonrası mali piyasaların normale döndüğünü söyledi.
Küresel mali krizden sonra Türkiye’de 7,3 milyon yeni istihdam yaratıldığını belirten Şimşek, “Hala işsizliği yüzde 10’da tutma konusunda ciddi zorluklar yaşıyoruz” dedi.
Mehmet Şimşek: “Turizm konusunda geçen yıl ciddi sorunlar yaşamasaydı, cari açık bu kadar yükselmeyecekti. Ancak cari açıkta ivmenin aşağı doğru olacağını söyleyebilirim.”
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Global Connection tarafından düzenlenen Uluslararası Medya Forumu’nun ikinci gününde dünya ve Türkiye ekonomisini anlatan bir sunum yaptı ve 50 ülkeden gelen medya mensuplarının sorularını yanıtladı.
Konuşmasının ilk bölümünde dünya ekonomisine yer veren Şimşek, bir yandan küresel mali krizden sonra dünyada ciddi oranda bir büyüme gerçekleştiğine dikkat çekerken bir yandan da küresel risklerin de artmakta olduğuna vurgu yaptı.
İnsanların yüzde 82’sinin “Dünya giderek tehlikeli bir hal mi alıyor” yönündeki soruya “Evet” cevabını verdiğini belirten Şimşek, Türkiye’de bu oranın yüzde 87’yi bulduğunu kaydetti. Bir başka küresel
riskin ise yaşlanmaktaki nüfus olduğunu, dünyadaki yaşlı nüfusun yüzde 5’lerden yüzde 16’lara ulaştığını belirten Şimşek, ortalama ömrün de arttığına vurgu yaptı. Küresel borç oranının gelişmekte olan
ekonomilerde yükselmekte olduğunu belirten Şimşek, olgunlaşmış ekonomilerde bile bu oranın yüzde 280 olduğunu kaydetti.

Dünyada gelir dağılımı bozuk

Küresel ekonomik krizden sonra dünyada 1.400 koruma önlemi alındığını söyleyen Şimşek, verimlilik ve üretkenliğin ise düşüş trendine girdiğini belirtti.
Dünyadaki gelir artışının yüzde 95’inin yüzde 1’lik nüfusa gittiğini, kalan yüzde 5’lik dilimin ise nüfusun yüzde 99’u tarafından paylaşıldığını anlatan Şimşek, şu anda ise dünyanın kısa vadede döngüsel bir toparlanmaya girdiğini sözlerine ekledi. Şimşek, “Gelir adaletinden söz etmek kolay ancak gerçekleştirmek söylendiği kadar kolay değil” dedi.

Türkiye iyi bir performans sergiledi

Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin desteği, Türk Hava Yolları, Maxx Royal, İHKİB ve Borsa İstanbul’un sponsorluğu ile gerçekleştirilen Uluslararası
Medya Forumu’ndaki konuşmasının ikinci bölümünde Türkiye ekonomisine değinen Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ekonomik olarak 2000 yılı 100 olarak baz alındığında Türkiye’nin 2016 yılında 215’e ulaştığını belirtti. Üstelik Türkiye’nin bu performansı 2001 yılında kendi içinde
yaşadığı ekonomik kriz, 2008-2009 yılında dünyada yaşanan ekonomik kriz ve geçen yıl Ortadoğu’da yaşanan kaos ve Türkiye’de yaşanan terörist darbe girişimlerine rağmen sergilediğini söyledi. Şimşek,
AB’de bu rakamın 126, gelişmekte olan ekonomilerde 193 ve dünya ortalamasının 181 olduğu gözönüne alındığında Türkiye’nin ciddi bir büyüme kaydettiğinin görüleceğini belirtti.

Cari açık ve enflasyon en önemli sorun

Türkiye’nin GSMH’sinin son 14 yılda 1,7 kat, kişi başına satın alma gücünün ise 2.7 kat arttığını belirten Şimşek, Türkiye ekonomisinin büyümesinin ivme kazandığını söyledi. Referandum sonrası mali piyasaların normale döndüğünü belirten Şimşek, piyasaların referandumdan evet sonucunu çıkmasını beklediği için bu durumun normal olarak algılandığını kaydetti. Türkiye’nin kredi risk priminin ciddi
anlamda düştüğünü belirten Şimşek, TL/Dolar kurunda ise bir istikrar sağlandığını söyledi. Buna rağmen Türkiye’nin büyümesinin iç talepten kaynaklandığını belirten Şimşek, “Net ihracat doldurulması gereken bir alan. Biz ihracat yoluyla büyümenin önünü açmak için ihracata desteği artırdık. Hatta ihracatçılara özel pasaportlar çıkarttık” dedi.Cari açık ve enflasyonun Türkiye ekonomisinin önünde duran en
önemli sorunlar olduğunu belirten Şimşek, “Turizm konusunda geçen yıl ciddi sorunlar yaşamasaydı, cari açık bu kadar yükselmeyecekti. Ancak cari açıkta ivmenin aşağı doğru olacağını söyleyebilirim. Son iki
yılda ise Türkiye büyük şok yaşadı. Bu da bize enflasyon olarak yansıdı. Biz enflasyonu tekrar tek haneye indirmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Küresel mali krizden sonra Türkiye’de 7,3 milyon yeni
istihdam yaratıldığını belirten Şimşek, “Hala işsizliği yüzde 10’da tutma konusunda ciddi zorluklar yaşıyoruz” dedi.
Yüksek gelir grubuna terör engeli
Türkiye’nin reformlar yaptığı zaman ilerlediğini belirten Şimşek, “Turgut Özal zamanında reformlar yapıldı, Türkiye orta gelirli ülkeler kategorisine yükseldi. 2003’ten itibaren yapılan reformlarla orta üst
düzeye geldik. Dünya Bankası verilerine göre yüksek gelirli ülkeler kategorisine yükseliyorduk ki terörist girişimlerle birlikte olamadık” dedi.
Türkiye’nin mutlaka yapısal reformları gerçekleştirmesi gerektiğini belirten Şimşek, “Eğitim reformu önceliğimiz. Rekabetçilik ve yatırım ortamının düzenlenmesi yönünde reformlar yapacağız. Ar-Ge
konusunda yapısal reformlar gerçekleştirilecek. İşgücü piyasasında ve kamu idaresinde reformlar yapılacak” dedi. Türkiye’nin küresel rekabette 138 ülke arasında 55’inci sıraya yükseldiğini belirten
Şimşek, “Türkiye 2002 yılına kadar 15 milyar dolar yatırım çekmiş. Son 14 yılda 180 milyar dolar yatırım çekti. Demek ki yatırım ortamını iyileştirdik, bir şeyleri doğru yaptık ki bu yatırım geldi ve biz
rekabetçilikte yükseldik. Bunları sürdüreceğiz” diye konuştu.

“Bir tweet bile algı oluşturuyor”

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Şimşek, Türkiye’deki gerçekliğin dünyada yaratılan Türkiye algısından daha iyi olduğunu ancak kendilerinin olmasını istediği kadar iyi olmadığını söyledi.
“İlk olarak gerçekliği geliştirmemiz gerekiyor. AB’ye katılım yolunda devam etmemiz gerekiyor. Bunun için ilk olarak daha fazla yapısal reform yapmamız gerekiyor. İkincisi Türkiye’yi AB’ye bağlamak
gerekiyor. Üçüncüsü ise daha iyi iletişim gerekiyor. Bunları yaparsak Türkiye’de neden OHAL olduğunu daha iyi anlatabiliriz. Biz yapmaya çalışıyoruz. Günümüz dünyasında bir tweet bile algı oluşturabiliyor.
Herhangi bir algıyı değiştirmek zaman alıyor. Bu nedenle daha fazla reform yapmamız gerekiyor” dedi.

“Domatese takılıp kalmak istemiyoruz”

Şimşek, Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmayı nasıl bulduğu yönündeki soruya da “Gerçek dünyada ödün verirsiniz. Bence yapılan anlaşma Türkiye ve Rusya’nın çıkarına. Neredeyse bütün
sorunları çözdük. Kasım 2015 öncesine döndük diyebilirim. Rusya bizim çok önemli komşumuz ve ticari ortağımız. Diyaloğun devam etmesini istiyoruz. Bu durum iki ülkenin de çıkarına. Biz domatese katılıp
kalmak istemiyoruz” yanıtını verdi.

“Suriye’de kalabalık tiyatro oyunu oynanıyor”

Şimşek bir başka soru üzerine “Suriye’de çok kalabalık bir tiyatro oyunu oynanıyor. Türkiye, İran, Rusya ve ABD Suriye konusunda bir çözüm üzerinde uzlaşabilirsek bu kesinlikle işe yarar. İran, Türkiye,
Rusya ve ABD burada kaldıraç etkisi olacaktır. Ortadoğu’daki çözüm sınırların değişmesi değil, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, eşit vatandaşlık şeklinde olmalı” dedi. Azerbaycan’la
birlikte yapılan TANAP projesine yönelik bir soruya ise Şimşek, “Hem tüketici hem enerji koridoru olarak çok önemli bir proje. Azerbaycan ile kardeşlik bağlarını daha da güçlendirecek proje. Umarım önümüzdeki yıl devreye girer” yanıtını verdi.Şimşek, bir soru üzerine “ABD Başkanı Trump, önceki başkan Obama’dan farklı olarak işadamı bir başkan. Türkiye ile ABD’yi daha iyi ticaret ve yatırım olanaklarına kavuşturacaktır. Ancak korumacı başkan diye karşı çıkılması da mümkün. Biz iki ülke arasındaki ilişkilerin daha verimli olmasını isteriz. Tabii ki sorunlar yaşıyoruz ama aşarız. Yeni yönetimle daha iyi ticari ilişkiler kuracağımıza inanıyoruz” diye konuştu.

Alıntı:
http://www.borsagundem.com/haber/rusya-ile-neredeyse-butun-sorunlari-cozduk/1197011

12 Mayıs 2017 Cuma

Hisse değerlendirirken bakış açısı

Borsada kazanmanın kuşkusuz tek bir yolu yoktur. Yatırımcılar kısa süreli ya da uzun vadeli hedeflerle hareket ederek kazanç elde edebilirler. Bu noktada önemli olan yatırımcının kendi tarzlarını keşfetmiş olabilmesi ve söz konusu bakış açılarını istikrarlı şekilde hayata aktarabilmesidir. Biz bu noktada kısa süreli bakış açısı ile hareket edilmesinden ziyade uzun vadeli hedeflerin göz önünde bulunmasını önermekteyiz. Nedeni ise uzun vadeli hedeflerde şirketin mali yapısı öne çıkacak ve gerçekleştirilecek işlemde birinci derecede rol oynayacaktır. Uzun vadede eğer firma gelir ve kârlılığını artırmayı başarabiliyorsa buna bağlı olarak hissenin fiyatında da çıkış potansiyeli ağırlık kazanabilecektir. Oysaki kısa zaman aralıklarında aynı potansiyelin var olduğunu söylemek zordur. Günlük ya da kısa süreli hareketler daha ziyade piyasadaki gelişmeler veya haberlerden kaynaklı olacaktır. Bu da öngörülmeyen hareketlerle karşı karşıya kalma olasılığını artırır. Bu nedenledir ki hisselerle ilgili işlemlerde bulunurken uzun vadeli beklentileri takip etmek daha yerinde bir yaklaşım olacaktır.

Alıntı:
http://www.borsagundem.com/foto-haber/verusa-turk-ve-bim-sorusu/1193735/2