27 Eylül 2017 Çarşamba

Altın tahviline vergi yok!

Altına dayalı tahvil ve altına dayalı kira sertifikalarından elde edilen kazançlar vergilendirilmeyecek.
Resmi Gazete'de bugün yayımlanan kararnameyle Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilen altına dayalı devlet tahvil iç borçlanma senetleri ile varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen altına dayalı kira sertifikalarından elde edilen kazançlara vergi muafiyeti tanındı.

Daha önce yüzde sıfır vergi, hisse senetleri, hisse senedine dayalı VİOP işlemleri ve varantlar ile Hisse senedi yoğn fonların katılma belgelerinden elde edilen kazançlar için uygulanıyordu. Bu kararla birlikte altın tahvili ve altın kira sertifikaları da bunlara eklenmiş oldu.

TL mevduatta ise 6 aya kadar olan vadelerde yüzde 15, 6 aydan 1 yıla kadar olan vadelerde yüzde 12, 1 yıldan uzun vadelerde yüzde 10 stopaj uygulanıyor.

Yastık altında bekleyen ve 2 bin 200 tonu bulduğu tahmin edilen altınların ekonomiye kazandırılmasını amaçlayan altın tahvilinin ilk ihracının Ekim'de yapılması bekleniyor.

Alıntı:
http://www.borsagundem.com/haber/altin-tahviline-vergi-yok/1233786

21 Eylül 2017 Perşembe

Altınların, yurttaşlarca fiziksel olarak tutulma nedenleri

Hukukun askıya alındığı bir ülkede, yastıkaltı altınlar için devlet güvencesine işaretle bu proje çalışmaz. Çünkü tarihsel olarak o altınların, yurttaşlarca fiziksel olarak tutulma nedenlerine uzak bu.
Bu topraklarda yurttaşların altın tutma eğilimini sadece geleneksel nedenlerle açıklamak yetersiz kalır.

Vatandaş altınını ne yapacağını bilemediği için, modern yatırım araçlarını bilmediği için evinde, kolunda tutmuyor. En temel nedenlerin başında “tarihsel deneyim” geliyor.

Başkalarının başına gelenler, diğerlerinin de hafızalarına işliyor. Servet vergisi, darbeler, hukuksuzluklar, istikrarsızlık, kamu idaresine güvensizlik, kayıt dışı kalma, serveti gizleme, göç ya da demografik hareketlilikte servetini de kolayca taşıma gibi onlarca neden var.

En dolaylı olanı da şu; siyasetçilerin durmadan vatandaşa parasını ne yapması gerektiği konusunda telkinde bulunmasının, önemli etkisinin olduğu çok açık.

Şimdi altınlarını yatırması istenen bankaların yakın zamana kadar “dövüldüğü”, ne alması gerektiği, nereden bozdurması gerektiğinin söylendiği, ne yaparsa bozguncu olarak damgalanacağı gibi konuşmaların vatandaşta bıraktığı tortu, gelecekte devletin bunlara bir gün “ortak çıkması” kaygısı yaratır.

Alıntı:
http://www.finansgundem.com/haber/yastikalti-altinlari-sisteme-katmak-hayal-mi/1231674


13 Eylül 2017 Çarşamba

Halka arz yöntemleri ve ortaklara faydaları

Halka arz nedir? Halka arzın şirket ve mevcut ortaklarına faydaları nelerdir?

Halka arz, hisse senetlerinin çok sayıda ve önceden bilinmeyen yatırımcılara çağrı ve ilan yoluyla satışı olarak tanımlanmakta olup, Şirketlerin hisse senetlerini halka arz etme şekli, farklı koşullara bağlı olarak değişebilmektedir. Başka bir anlatımla şirketler, faaliyetlerini yürütebilmesi için kaynaklara ihtiyacı vardır. Bu kaynaklar yabancı kaynak (borç yoluyla elde edilen kaynak) veya özkaynak (ortaklardan sermaye yoluyla veya faaliyetler sonucu kar yoluyla sağlanan) olabilir.

Halka arz edilen hisse senetlerinin Borsa’da işlem görebileceği iki piyasa bulunmaktadır.
A-Hisse Senetleri Piyasası (HSP)
B-Gelişen İşletmeler Piyasası (GİP)

Şirketler, HSP’de mevcut sermayeyi temsil eden hisse senetlerinin bir kısmını ortak satışı şeklinde halka arz edebildiği gibi, sermaye artırımı yoluna giderek mevcut ortakların rüçhan haklarını kısıtlamak suretiyle de halka arzı tercih edebilir veya her iki yöntemi birlikte uygulayabilir.
GİP’te ise mevcut ortakların yeni pay alma haklarının kısmen veya tamamen kısıtlanması suretiyle sermaye artırımı ya da tahsisli sermaye artırımı sonucunda ihraç edilecek payların halka arzı yapılabilmektedir.

Halka Arz Yöntemleri Nelerdir?

Aile şirketleri veya bir kaç ortağın bulunduğu şirketler, yukarıdaki sebeplerden biri veya birkaçını göz önüne tutup halka açılmayı düşünüyorsa, kullanabileceği birkaç metod vardır ve genellikle bir danışman aracı kuruluş kullanıldığından, aracı kuruluşun hazırlayacağı öneriler arasından, şirket yönetimi en uygununu seçecektir

Sabit Fiyatla Talep Toplama Yöntemi, bu metodda şirket ortakları yapılmış olan önfizibilite çalışmaları ışığında belli bir fiyat ve arz edilecek hisse miktarı belirlerler. Bu ilgili yatırımcı grubuna sunulur ve isteyen kişilerden talepleri toplanır. En sonunda hisselerin karşılığını yatırmış olan yatırımcılara hisse senetleri dağıtılır. Bu metodda aracı kurum sadece yatırımcılar ile şirket arasında elçilik görevi görebileceği gibi, bu halka arzı kendisi de üstlenebilir (underwriting). Underwriting anlaşması çerçevesinde arzı kendisi üstlenen bir aracı kuruluş, hisselerin tamamını satmayı taahüt eder. Eğer satamadığı senet olursa, bu durumda satılamayan kısmı kendisi almakla mükelleftir.

Halka açılacak senetler, sermaye arttırımında ortakların rüçhan haklarının kısıtlanması yoluyla (şirket yapmayı düşündüğü bedelli sermaye artırımına mevcut ortakların kullanım haklarını kısıtlar ve primli fiyattan bu tutarlar halka arz edilir) olabileceği gibi, ortakların payından satılması yoluyla da olabilir.
Fiyat Teklifi Alınması Yöntemi, bu metodda şirket belli bir taban limitin altında olmamak koşuluyla senetler için teklif edilen fiyatlar alınır ve nihai karara göre hisseler satılır.

Bir başka metod ise, gelişmiş ülkelerde sıkça kullanılan, senede dönüştürülebilinen tahvil ihraç etme yoluyla (convertible bonds) olabilir. Burada, şirket yatırımcılara tahvil ihraç eder ve bu tahvilde, tahvil sahibine önceden belirlenen bir fiyattan hisse senedi alma hakkı verilir. Eğer tahvil sahibi (bondholder) ileride oluşacak konjektürde fiyatı uygun bulursa tahvilini hisse senediyle değiştirir.

Halka arzın şirket ve mevcut ortaklarına faydaları;
Öncelikle halka arz bir finansman yöntemidir.
Şirket aktiflerinin finansmanında borç finansmanının tersine uzun vadeli ve bir faiz yükü getirmeyen bir kaynaktır.
Halka arz geliri ile şirket ucuz bir kaynak ile büyüme ve gelişimine hız verebilir.
Faaliyet gösterdiği sektörde pazar payını artırma imkanına ulaşır.
Halka açılan bir şirket iyi bir performans yakaladığında şirket ortakları ile birlikte prestij kazanır.
Şirket borçlanması daha uygun koşullarda gerçekleşir.
Piyasa fiyatı belli olması nedeniyle şirket hisse senetleri teminat olarak gösterilebilir.
Dış kaynak ihtiyacı çok daha kolay ve ucuz sağlanabilir.
Halka arz ile birlikte hisse senetleri piyasasında oluşan fiyat ile birlikte şirketin değeri şeffaf bir şekilde ölçülmüş olmaktadır.
Ayrıca halka arz ile birlikte şirkete özkaynak girişi olduğundan mali yapı güçlenmekte aktifin finansmanında borçların payı azalmaktadır.
Bunların yanı sıra halka açık bir şirket tanınmayı artırır ve ticari ilişkide bulunduğu şahıs ve şirketlere güven verir.

Alıntı:
http://www.borsagundem.com/haber/halka-arz-yontemleri-ve-ortaklara-faydalari/1229803


Yakın İzleme Pazarı (Gözaltı Pazarı) nedir

Yenilenen teknolojisiyle BİSTECH sistemine geçilmiş, eklenen yeni ürünlerin neticesinde ise gelen hızlı değişim ile yeni pazarların oluşması ve bazı ad değişikliklerini beraberinde getirmiştir.
Sermaye piyasalarında menkul kıymetler bir çok farklı piyasalarda işlem görmektedir. Son düzenlemeler ile Borsa İstanbul’da 4 tane ana grup piyasa vardır. Bunlar sırasıyla Pay Piyasası, Borçlanma Araçları Piyasası, Vadeli İşlemler-Opsiyon Borsası ve Kıymetli Madenler ve Kıymetli Taşlar Piyasasıdır. Pay Piyasasında ise 7 adet Pazar bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Yıldız Pazar, Ana Pazar, Gelişen İşletmeler Pazarı, Yakın İzleme Pazarı, Kolektif Yatırım Ürünleri ve Yapılandırılmış Ürünler Pazarı, Nitelikli Yatırımcı İşlem Pazarı ve Piyasa Öncesi İşlem Platformu adı altında toplanmaktadır.

Yakın İzleme Pazarı (YİP)

Yatırımcılar arasında yıllardır Gözaltı Pazarı olarak bilinen Yakın İzleme Pazarı(YİP) yeni adıyla yatırımcılara Borsa İstanbul bünyesinde W sembol kodunda Pay Piyasası pazarları altında hizmet vermektedir. Payları Borsa İstanbul’da işlem gören bazı şirketler zaman zaman pay işlemleri ile ilgili olağan dışı durumlarla karşılaşabilirler. Bu durum onların mevcut düzene uyum sağlayamaması ve kamuyu zamanında yeterince aydınlatamamasına neden olabilmektedir. Örnek olarak senetleri pay piyasasında işlem gören şirketlerin, yatırımcıları ilgili zamanda kurallara göre uygun bir şekilde bilgilendirmemiş olmaları, hatalı veya eksik bilgiler vermiş olmaları sonucunda yatırımcıları mağdur etmeleri söz konusu olabilir.

Bu durum, Borsa İstanbul’da bu tarz pay senetlerinin gözetim, denetim ve inceleme altına alınmasına sebebiyet vermektedir. Eğer bu pay senetlerinin Borsa İstanbul Yıldız, Ana, GİP gibi pazarlardan çıkarılması durumunda ise yatırımcıların haklarının korunması ve kamu yararı gereği bu pay senetlerinin sürekli gözetim, denetim altında tutulması gereklidir. Dolayısıyla Yakın İzleme Pazarı (YİP), pay senetlerin izlemeye alındığı, yatırımcıları devamlı olarak zamanında bilgilendirmelerinin sağlandığı ve söz konusu şirkete yatırım yapmış yatırımcıları sahiplerine likidite olanağı sağlandığı bir Pazar olarak kurularak hizmet vermektedir. Bu gözetim ve inceleme durumu, yatırımcıları oluşabilecek olası negatif riskleri karşı önlemekle birlikte, yatırımcıyı koruma amacı taşır.

Yakın İzleme Pazarı İşlem Saatleri

Yakın İzleme Pazarı, eski adıyla Gözaltı Pazarı ilk olarak 4 Aralık 1996 yılında faaliyete geçmişti. IMKB döneminde bu Pazar içerisinde işlem gören hisse senetleri gün içerisinde sadece 14:00-15:00 saatleri arasında işlem görüyorlardı. Daha sonraki yıllarda bu süre özellikle son yakın dönemde normal günlerde ikinci tek fiyat seans saatleri olan 14:00-17:40 arasında işelm gördü. Son olarak en yeni düzenlemeler neticesinde Yakın İzleme Pazarı (YİP), Borsa İstanbul döneminde diğer pazarlar gibi 09:15-17:40 arasında işlem görmektedir.


Alıntı:
http://www.borsagundem.com/haber/yakin-izleme-pazari-gozalti-pazari-nedir/1229800


12 Eylül 2017 Salı

"Yüzde 15-16-18'lere varan kredi faizleri ile olmaz" diyen Erdoğan, bankalara "Sürümden kazanın" çağrısı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana dönüşü kredi faizlerine dikkat çekti. "Yüzde 15-16-18'lere varan kredi faizleri ile olmaz" diyen Erdoğan, bankalara "Sürümden kazanın" çağrısı yaptı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kazakistan dönüşü uçakta gazetecilere ekonomi gündemini değerlendirdi. Vahap Munyar, Erdoğan'ın açıklamalarını Hürriyet'teki köşesine taşıdı. İşte Munyar'ın o yazısı:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Astana’dan dönüş yolunda uçaktaki sohbet sırasında 180 günlük program sözünü anımsattık:

- 180 günlük program açıklama konusunda beyanınız vardı. Program gecikiyor mu?
- Bütün Bakan arkadaşlarımız hazırlıklarını Başbakanımıza veriyor. Başbakanımız da çalışmalarını bitirip bana takdim edecek. Ben de çalışmaları bitirdikten sonra inşallah adım atacağız.

Erdoğan’a Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) işletilmesinin piyasalara, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlere çok olumlu katkı yaptığını aktarıp, sorduk:

- KGF’nin 2018’de de benzeri şekilde işletilmesi söz konusu olur mu?
Bu konuda sinyal vermek yerine bankaların kredi konusundaki tavrını değerlendirmeyi seçti:

- Gelişmelerdeki güzelliklere baktığımızda, bankaların kredi olayındaki tutuculuğunu kesinlikle aşacağız. Kesinlikle sıkıştıracağız. Devlet bankaları başta olmak üzere üzerlerine gideceğiz.

Özellikle yatırımcıların krediye rahat erişmesi gerektiğini vurgulayıp sürdürdü:

- Bunun önünü devlet olarak açalım dedik ama yeterli değil. Bankaların da bu işi kolaylaştırması lazım. Öyle yüzde 15, 16, 18’lere varan kredi faizleri ile olmaz. Aşağı çekilmesi lazım.

Bu konuda gerekli sinyalleri verdiklerini kaydetti:
- Sayın Başbakanımızla beraber ilgili bankalarla konuşacağız. “Bunu aşağı çekeceksiniz ona göre” diyeceğiz. Sürümden kazanmak lazım. Yatırımcıyı köşeye sıkıştırarak değil. Bunu yapınca yatırımda farklı bir süreç olacak. Türkiye farklı bir kalkınma performansı elde edecek.

Merkez Bankası döviz rezervi artışına işaret etti:

- Merkez Bankası döviz rezervi bir ara 106 milyar dolara inmişti. Şimdi 112 milyar dolara ulaşmış vaziyette.

Dün açıklanan ikinci çeyrek büyüme verilerine dikkat çekti:

- İnşallah üçüncü çeyrekte de tırmanış devam edecek. Böyle bir Türkiye tabii hazmedilir mi? Tabii hazmedemiyorlar. Nüfus 80 milyon hâlâ büyüyor.

Faizlerin yüzde 4.6’ya kadar indiği günlere döndü:

- Zaten orada çılgına döndüler ve Gezi olayları ile darbeyi vurdular. Bu ülkelerin adını vermeyeceğim. Aynı şeyi başka yerlerde de yapıyorlar ama Türkiye’de başarılı olamadılar.

Astana’da Venezuela Devlet Başkanı’yla görüştüğünü anımsattı:
- Venezuela Devlet Başkanı da kendilerine oynanan oyunu anlattı. Aktörler aynı. İnşallah bunları aşmış olacağız.
Kredi faizlerinin aşağı çekilmesi için KGF gibi formüller mi bulunacak, bankaların kulağının çekilmesi yolu mu seçilecek?

CEHALETLE SAVAŞIN ÇOK FARKLI OLMASI GEREK

CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Astana’da gerçekleşen İslam İşbirliği Teşkilatı Bilim ve Teknoloji Zirvesi’ne değindi:

- Zirvede İslam Ülkelerinin bilim ve teknolojiye daha fazla yatırım yapması, insan yetiştirmeye odaklı programlar, müfredatlar oluşturulmasının gereği üzerinde durduk. İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu çalışmalara Türkiye olarak destek vermeye devam edeceğimizi vurguladık.

OECD ülkeleriyle karşılaştırma yaptı:

- OECD ülkelerinde milli gelirden eğitime ayrılan pay ortalama yüzde 5.2 iken, maalesef İslam dünyasında bu oran yüzde 1’in altında. Tabii bunun muhakkak kapatılması lazım. Çok ciddi adımların atılması lazım.

Alıntı:
http://www.finansgundem.com/haber/erdogandan-bankalara-faiz-uyarisi/1229264


9 Eylül 2017 Cumartesi

Hamallıktan enerjinin zirvesine

Üniversite sonrası eğitim için gittiği Viyana’da sebze halinde hamallık yaparak çalışma hayatına başlayan Fatih Birol , 22 yıldır çalıştığı Uluslarararası Enerji Ajansı’nın siyasetten gelmeyen ilk ve tek başkanı.

FATİH Birol, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baskanı. 29 ülkenin üye olduğu, dünyanın enerji politikalarının belirlendiği kurulun ilk siyasetçi olmayan başkanı. Aynı zamanda Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinden olmayan ilk başkan.

Hamallıktan enerjinin zirvesine

Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu’nun enerji sektörü toplantılarının başkanlığını 10 yıldır Fatih Birol yapıyor. Birçok yorumda dünyanın enerji politikalarını yöneten ilk 5 adamdan biri olarak gösteriliyor. Forbes Dergisi Dünya Enerjisini Yönlendiren en önemli 7 kişiden birisi olarak Fatih Birol’u gösterdi, aynı listede ABD Başkanı, Çin Cumhurbaşkanı ve Suudi Arabistan Petrol Bakanı da var. Türkiye’den çok yurtdışında tanınan dünya liderlerinin, enerji ve çevre bakanlarının yakından tanıdığı Fatih Birol’un hayatı tam bir başarı öyküsü.
- Siz çok uzun zamandır yurtdışındasınız. Okumak için mi gitmişttiğiniz Viyana’da muhteşem bir kariyer yapmışsınız…
Ankara’da büyüdüm. TED Ankara Kolejini bitirdim. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Viyana’da Enerji Ekonomisi üzerine doktora yaptım. O dönemde daha yeniydi bu konu. Viyana’da eğitim alırken aynı zamanda çalıştım.

- Hangi işlerde çalıştınız?
Mesela, sebze hamallığı yaptım. Viyana’da meşhur bir meyve-sebze hali vardır, oraya Ege Bölgesi’nden meyve sebze gelirdi, biz de sabaha kadar halde tezgahlara meyve sebze kasaları indirirdik. Okul sonrasında OPEC’e (Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı) girdim. Orada petrol analisti olarak 7 yıl çalıştım. Daha sonra da Paris’e Uluslarararası Enerji Ajansı’na önce 13 aylık bir kontratla girdim. 22 yıl kaldım Uluslararası Enerji Ajansı’nda. Uzman olarak girdiğim yerde 20 sene sonra başkan oldum.

- Bu çok gurur verici bir mevki. Nasıl başardınız?
Ben IEA’nin 42 yıllık tarihinde 8’inci başkanım. Genelde AB üyesi ülkelerden gelir başkanlar, 6 kere AB, bir kere de Japonya oldu. Mesela benden önceki başkan Hollanda eski Ekonomi Bakanı’ydı. Tüm ülkelerin oy birliğiyle seçildim. İlk defa siyasetten de gelmeyen birini seçtiler. Uzun yıllardır bu dünyanın içindeyim. Dünya Enerji Görünümü adında bir kitap çıkardık. Bu kitap dünyanın en saygı duyulan ve en çok satılan enerji kitabı oldu.

SESSİZ DEVRİM YAPTIK

- Sizin başkanlığınızla birlikte neler değişti?
Ben ve ekibimle birlikte sessiz bir devrim oldu. 29 üye hükümet vardı. Amerika, Kanada ve Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya, Kore, Avusturalya ve Yeni Zellanda’ydı. Ancak dünyada gelişmekte olan ülkelerin payı ekonomide, enerjide büyüyor. Bir kayma yaşanıyor. Ben yeni stratejiyle geldim. Ajansın kapılarını gelişmekte olan ülkelere açtım. Benimle birlikte ajans ailesine 6 yeni ülke girdi.
- Hangi ülkeler bunlar?
Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Singapur ve Fas. Başkan olduğumda ajanstaki ülkelerin dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 50’nin altındaydı, şimdi yüzde 70’i geçti. Yenilenebilir enerji konularında da adımlar attık.
- Kömür, petrol, doğalgaz tüketimi çevresinde dönüyor enerji politikaları. Taşlar nasıl yerinden oynuyor, yeni oyun düzenleri nasıl kuruluyor?

Ben Türk olduğum için gelişmekte olan bir ülkenin ihtiyaçlarını, şartlarını biliyorum. Ayrıca Viyana’da yaşadığım için gelişmiş ülkelerin, petrol ihraç eden ülkelerin bu konulara bakışını biliyorum. Suudi Arabistan, İran, Irak’ı çok yakından izliyorum. Her ülke enerjiyi mümkün olduğu kadar ucuza ve verimli kullanmak istiyor. Mümkün olduğu kadar da çevreye zarar vermeden kullanmaya çalışıyorlar. Ancak bu konu söylendiği kadar kolay bir şey değil.

- Petrolün yerine geçebilecek enerji kaynaklarına yaklaştı mı dünya?
Uzun yıllar daha dünya petrol kullanacak. Elektrikli araçların sayısında hızlı bir artış var ve daha da olacak ancak buna rağmen arabalar, kamyonlar, otobüsler ve uçaklar petrol kullanmaya devam edecek. “Bugünden yarına petrole ihtiyacımız kalmayacak” demek mümkün değil, bunu söylemek ham hayal olur. Doğalgaz hızla artıyor, yeni yeni doğalgaz ihracatçıları çıktı. Amerika gibi, Avusturalya gibi ülkelerde doğalgaz üretimi hızla artıyor.

- Amerika kayagazı konusunda çok hızlı davrandı. Bu dengeleri nasıl değiştiriyor?
Kayagazı devrimiyle Amerika çok önemli bir atak yaptı. Amerika giderek dünya enerji gündemini belirleyecek. Çünkü hem petrolde hem de doğalgazda çok büyük üretim artışları yaşıyorlar. Kayagazından gelen gaz sayesinde 7 yılda 2 Katar kadar gazı üretti Amerika. Aynı teknolojiyle 7 yılda sadece kaya petrol üretimleri Irak’ın toplam petrol üretimine ulaştı. Yani 7 yıl içinde kaya petrolünden elde ettikleri petrol bir Irak kadar oldu, kayagazı da 2 Katar kadar oldu.

- Amerika daha da güçlenecek diyebilir miyiz?
Amerika’nın dünya doğalgaz ve petrol piyasalarındaki payı artacak, giderek dünya petrol ve doğal gaz piyasalarını belirleyen bir ülke olacak. Kömürde 2 ayrı tablo var. Avrupa ülkelerinde giderek azalıyor, Çin’de azalıyor ama Hindistan’da, Endonezya da artıyor.

GÜNEŞİN MALİYETİ YÜZDE 80 DÜŞTÜ

- Yenilenebilir enerji konusunda sizin de başkanlığınızla birlikte yeni projeler, adımlar gündemde. Bu konuda çok ileride olan ülkeler var. Yenilenebilir enerji yatırımları gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkileyecek?
En çarpıcı gelişme yenilenebilir enerjide yaşanıyor. Özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde devrim oldu. Rüzgar ve güneş 2 açıdan ideal. Çevreye zararı yok. Dışarıdan ithal edilmiyor. Ülkenin kendi rüzgarı ve güneşi. Bugüne kadar ana sorun pahalı olmasıydı. Rüzgar tribünleri ve güneş panelleri pahalıydı. 10 yılda büyük değişim oldu. Bunlar iyi ama pahalı deniliyordu. Şimdi maliyetlerde büyük düşüşler yaşanıyor. Güneş enerjisinin maliyeti 5 yılda yüzde 80 düştü, rüzgar enerjisinin maliyeti de 5 yılda 3’te bir ucuzladı. Rüzgar ve güneş iyi ve hesaplı artık. Rüzgar ve güneş hem iyi hem de ucuz diyeceğiz yakında. Ancak rüzgar ve güneşin tüm enerji sorunlarını çözeceğini düşünmek de bence yine hayalperestlik olur. Bunların payı büyüyecek ama bizim yine de doğalgaza ve petrole ihtiyacımız olacak. Bu da demektir ki Türkiye gibi özellikle cari açığı petrol ve doğalgaz faturalarından gelen ülkelerin dünyadaki doğalgaz ve petrol gelişmelerini iyi okuması lazım. Petrol, doğalgaz, kömür hepsi cok önemli ama gelecek elektrikte.

- Ne kadarlık bir artış söz konusu?
Bizim geçen ay yayınlanan istatistiklerimize göre geçen yıl, yaklaşık 100 yıldan beri ilk defa, dünyada elektrik sektörü yatırımları petrol, doğalgaz ve kömür yatırımlarının toplamını geçti.

TÜRKİYE’YE EN İYİ HABER FİYATLAR ZIPLAMAYACAK

- Ne yapmalı Türkiye?
Dünyadaki petrol ve doğalgaz fiyatlarını belirleyen ülkeler arasında değiliz ve dünyadaki fiyatlar bizim ekonomimizin gidişatını etkileyecek durumda. Türkiye’ye verebileceğim en iyi haber doğalgaz ve petrol fiyatlarında önümüzdeki 2-3 yıl içinde ciddi bir yukarı zıplama beklemiyoruz. Bu da bizim ekonomimizin büyümesi ve enflasyona aşağı doğru baskı yapması için önemli haber. Türkiye yenilenebilir enerji yatırımlarını hızla artırmalı. Güneşimiz ve rüzgarımız var. Bunu çok da etkin kullanmalıyız. Türkiye enerji konusunda çok isabetli adımlar atıyor. Mesela, YEKA projesiyle birlikte rüzgar ve güneşte ciddi hamleler olacak, yüzen sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminalleri yapımının zamanlaması çok güzel ve de umarım nükleer enerjide atılmış adımlar sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılacak.

- Enerji boru hatlarının geçtiği bir ülke olmak Türkiye’nin önemini artırıyor. Gündemde olan projeler Türkiye’ye güç katabilecek mi, gerçekleşebilecek mi?
Ben dünyayı geziyorum. Neredeyse her ülkenin önemli boru hattı projeleri var. Bu projelerin ne kadarının hayata geçtiği çok önemli. Projelerin kaçında gerçek borular döşenir? Bilemiyoruz. Türkiye coğrafi olarak özel ve önemli bir yerde. Bu enerji konusunda avantaj yaratıyor. Dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 70’i bizim çevremizde. Bu enerjinin Avrupa’ya ve diğer ülkelere taşınmasında önemli rol oynayabiliriz. Ancak bunun için sadece ekonomik faktörler yeterli değil, siyasi faktörlerin de uygun olması lazım.

HELVAYI YAPMALIYIZ

- Sanırım size çok sorulan sorulardan biridir. Türkiye’nin çevresi petrol zenginiyken Türkiye’de niye yok?
Türkiye fosil yakıtlar açısından şanssız bir ülke. Doğalgaz ve petrol fakiri bir ülkeyiz, ancak yenilenebilir enerji konusunda da çok şanslıyız. Yenilenebilir enerji atağı Türkiye’de başladığında dünyadaki maliyetlerin de düştüğü zamana denk geldi. Şansımız hem güneş hem rüzgar potansiyelimiz var ve bunları kullanamaya karar verdiğimizde maliyetler düşük. Un, şeker, yağ var helvayı yapmalıyız. Enerji Bakanlığı’nın son YEKA projesi bu alanda çok önemli bir hamle. Ben Türkiye’nin elelktrik enerjisinin önemli bir kısmının güneş, HES, rüzgar ve jeotermalden geleceğini düşünüyorum. Bu Türkiye’ye büyük rahatlık getirir. Cari açık konusunda rahatlık getirir. İkicisi dışa bağımlılığımızı azaltır. Yerli enerjimizi üretebiliriz. Yenilenebilir enerji jeopolitik bir öneme de sahip.

KALBİMDE HEP TÜRKİYE VE GALATASARAY VAR

Birol, “35 yıl önce Türkiye’den ayrıldım. Önce okumak için gittim sonra kaldım. Ancak Türkiye kalbimden hiç ayrılmadı. Çok koyu bir Galatasaray taraftarıyım. Tüm toplantılarımı GS fikstürüne göre ayarlarım ve hem her maçı dünyanın neresinde olursam olayım izlemeye çalışırım. GS ve İstanbul büyük bir tutku bende. Türkiye’ye dönünce Türkiye’ye ve GS’ye faydalı olmak istiyorum. Bir kızım ve bir torunum var, onlar da Amerika’da yaşıyor” diye konuşuyor.

FATİH BİROL KİMDİR?

Fatih Birol, 1958’de Ankara’da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okudu. Viyana Teknik Üniversitesi’nde enerji ekonomisi dalında lisansüstü ve doktora çalışmalarını tamamladı. Dr. Fatih Birol, 1995 yılında IEA’ya katılmadan Viyana’da Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) bünyesinde görev yaptı. Dr. Fatih Birol, Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörlüğü’ne seçilmeden önce Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)’nın başekonomisti ve kurumun enerji ve iklim değişikliği politikasının ekonomik analizinde sorumluydu. Dr. Fatih Birol, kariyeri boyunca pek çok ödül aldı. Forbes dergisi tarafından dünyanın enerji konusundaki en nüfuzlu kişisi seçildi. Hollanda Ekonomik İlişkiler Bakanlığı ve Polonya Ekonomi Bakanlığı’ndan aldığı ödüllerin yanında, Almanya Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendirilen Birol, Avusturya Cumhuriyeti Altın Onur Madalyası’na, Fransa Akademik Şövalyelik unvanına layık görüldü. Birol, en son Japonya İmparatoru Akihito’nun prestijli ‘Yükselen Güneş’ ödülünün sahibi oldu.

Elif Ergu / Hürriyet

Alıntı:
http://www.finansgundem.com/haber/hamalliktan-enerjinin-zirvesine/1228583